Hızla artan yaşlı
nüfusta yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, sağlık alanı ile ilgili hemen her
alanda en önemli hedeflerden biri olarak gösterilmektedir. Yaşlı kişilerde
tedavinin primer amacı, yaşam kalitesini iyileştirmek, ölüm hızlarını ve sağlık
bakım hizmetlerinin kullanım yüzdesini azaltmak olduğu için, klinik
pratiğimizde yaşam kalitesini ve etkileyen faktörleri göz önünde tutmak
gerekmektedir.
Son 10 yılda, “yaşam
kalitesi” kelimesi daha çok kullanılır olmuş, klinik pratik ve bilimsel
araştırmaların odağı haline gelmiştir. Buna rağmen, yaşam kalitesini belirleyen
alanlar konusunda araştırmacılar halen fikir birliğine varamamıştır. Yaşam
kalitesi denildiğinde, kişinin psikolojik, fonksiyonel ve sosyal yönü ile
ilgili kavramlar önem kazanmaktadır. Bu üç farklı boyutun kişinin sağlık durumu
ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü yaşam kalitesini etkileyen
tüm faktörler birbiri ile bağlantılı olup, diğer faktörleri de
etkilemektedirler.
Yaşam kalitesi, iyi sağlık standartı için anahtar rol oynamaktadır. İleri yaş
kişilerde sağlık standartını yükseltmek; günlük yaşamında bağımsız olmak,
yüksek kognitif ve fizik düzey ve yaşama aktif katılım ile ilişkili
görünmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsan Kaynakları
Hizmetleri Bölümü (US Department of Health and Human Services) tarafından 2000
yılında belirlenmiş sağlık standartı için, düzenli egzersiz, sigaradan ve aşırı
alkol tüketiminden kaçınmak, beslenme ve yaşa uygun aşılamayı (bağışıklamayı)
önermektedir.
Yaşlılarda,
fonksiyonları korumak, bağımsız olmalarını sağlamak ve yaşam kalitesini
iyileştirmek temel hedefler içinde yer almaktadır. Bunun deneni, fiziksel
kısıtlılık ve fonksiyonel problemler; yaşam kalitesinde azalmaya, sağlık
harcamalarında artış ve uzun süreli bakıma neden olmaktadır. İleri yaştaki
genel sağlık durumu, kronik hastalıkların sayısı, günlük yaşam aktiviteleri,
kan basıncı kontrolu, egzersiz ve cinsiyet yaşam kalitesinin belirleyicisi
olarak bulunmuştur. Tıbbi problemler öncelikli olarak fonksiyonel
değişikliklerle ortaya çıktığı, fonksiyonel kayıplar yaşam kalitesini
etkilediği, özürlülüğe neden olduğu ve hasta ve bakıcılarını etkileyeceği için
önemi büyüktür. Fonksiyonlar ve fiziksel durumdaki küçük değişikliklerin, hasta
ve bakıcılarının yaşam kalitesinde büyük farklılık yaratacağı unutulmamalıdır.
Ağrı sıklığı yaşla
artma eğilimindedir ve fonksiyonel kısıtlılık, bozulmuş uyku ve yaşamdan
memnuniyette düşüklüğe neden olmaktadır. Kişilerin yaşam kalitesini ciddi
derecede etkilemektedir. Bu nedenle, ağrı sadece tek bir sağlık problemi gibi
algılanmamalı ve diğer faktörlerle ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Sosyal ilişkiler: Hastanın tedaviye karar aşamasında etkili olması,
sağlık algılamasını ve kendini iyi hissetme düzeyini arttırmaktadır. Sonuçta
da, hasta duygu ve isteklerine verilen önemle yaşam kalitesi etkilenmektedir.
Yaşlı kişilerin sosyal ilişki düzeyleri ilginç şekilde; hastalık, ölüm ve
fiziksel fonksiyonlarını etkilemektedir. Sık hastane yatış öyküsü olan
yaşlılarda, kapsamlı geriatrik değerlendirme ve evde yapılan rehabilitasyon
programları, özürlülükte azalma ve yaşam memnuniyetinde artışa yol açmaktadır.
Bunun yanında, iş-uğraşı tedavisi ve çevre adaptasyonları da fiziksel
fonksiyonları iyileştirmek açısından yararlı olmaktadır. Hastanın sağlık
personeli ile karşılaştığı ilk andan itibaren tedavisi sonuçlanıncaya kadar
devam eden tüm bu aşamalar hastanın yaşam kalitesini etkiliyor görünmektedir.
Değiştirilebilen ve modifiye edilebilen faktörlerin bilinmesi, elbette ki bizim
yaşlıya yaklaşımlarımızı değiştirecektir.
Düşme: Yaşlı kişilerde düşmelerin önlenmesi önemli bir konudur.
%30-50 arasında yaşlı, yılda en az bir defa düşmektedir. Düşmenin; kırık, düşme
korkusu, fiziksel, psikolojik ve sosyal fonksiyon kabiliyetinde azalmaya neden
olması, yaşam kalitesinin etkilenmesine neden olmaktadır. Fiziksel kırılganlık
ve düşme ile ilişkili yaralanmalar, yaşam kalitesini ve yaşlı kişinin genel
fonksiyonlarını etkileyeceği için yapılan çalışmalarda da bu konu üzerine yoğunlaşılmıştır.
Hareket kaybı: Sedanter yaşam ve hareket kaybı, özürlülük açısından
risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Hareket yeteneği ve günlük yaşam
aktiviteleri, yaşam kalitesinin önemli elementleridir. Çalışmalarda, hareket
edebilme yeteneği ve bağımsızlığın kaybı, ölüm ve bakımevlerine yerleştirmenin
belirleyicisi olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle hareket edebilme yeteneğinin
korunması veya iyileştirmesi, yaşam kalite ve kantitesini arttırmaktadır.
Depresyon: İleri yaşta görülen en sık ve özürlülüğe en fazla neden
olan psikiyatrik hastalık olup, hastalık ve sağlık harcamaları açısından da
önemlidir. Depresyon günlük yaşam aktivitelerinde bozulma ve yaşam kalitesi ile
belirgin ilişkili görünmektedir. Tanı konmuş depresyon sıklığı düşük olsa da,
depresif belirti ve bulguların klinik olarak anlamlı olduğu yaşlı yüzdesinin
15-25 arasında olduğu söylenebilir. Sosyal fonksiyonların ve yaşam kalitesinin
azalması, fiziksel özürlülük ve kognitif etkilenmenin artışı ve intihar
girişimi ile ilişkili görünmektedir. Bu nedenle yaşamın ileri aşamalarında
depresyonun tanınması ve uygun zamanda tedavi edilmesi önem taşımaktadır.
İdrar ve gaita kaçırma da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır
(%3.7-26). Yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. Genellikle hekimler tarafından
sorgulaması yapılmamakta, hasta tarafından da utanma, yaşlılığın normal seyri,
tedavi olamayacak olması nedeniyle gizlenmektedir. Oysa sosyal, fiziksel ve
hijyenik boyutu nedeniyle yaşam kalitesini belirgin olarak etkilemektedir. Hem
hasta hem de bakıcılarında, depresif belirti ve bulgulara da yol açtığı
bilinmektedir. İdrar kaçırması olan kişilerin daha depresif oldukları ve sağlık
algılamalarının kötü olduğu görülmüştür. Ortaya konulmuş çalışmalarda, sadece
%40 hastanın tedavi edici veya koruyucu önlem yöntem aldığı belirtilmektedir.
Bunun iki yönlü etkisi olduğu düşünülebilir: birincisi; işitme
kaybı ile aslında diğer sistemlerdeki problemlerin ilişkili olduğu, ikincisi
de; buna bağlı iletişim problemleri ve sosyal ortamlara girişte zorluklar
olmasıdır. Tedavi edici yaklaşımlar kişinin yaşam kalitesini belirgin olarak
arttıracaktır.
Genel populasyonun özellikle şu anda ve gelecekte büyük parçası olan yaşlı
bireylerin, yaşam kalitesinin korunması ve aktif yaşam sürmelerinin sağlanması,
hekimlerin ve toplumdaki diğer bireylerin duyarlılığına bağlıdır. Biz
rehabilitasyon hekimlerinin amacı, toplumu ve sağlık personelini bu yönde
bilinçlendirmek ve kaliteyi mümkün olan en üst seviyeye çıkartmaktır.